https://www.kemergozcu.com/files/uploads/user/7a32efde7440d5abc3a490ba8fdc2ef7-9988bf8ff74f0acf1d25.jpeg
Gül Yenigün

Biletsiz yolcunun zamansız yolculuğu…

25-03-2024 20:43

Zamansız planlandığını hissetse de, aklında karar verdiklerine yüreği dur dese de o yolun biletsizi olmaya çoktan karar vermişti. Nereye gideceğini bilmeden hislerini pusula yapıp son trene yetişmek için karşıdan gelen otobüsü ufak bir el hareketiyle durdurup, kendini güvende hisseder bir tavırla cam kenarındaki koltuğa yerleşti kucağında sırt çantasıyla. Gara kadar yolu uzundu, çantasından bir kitap çıkartıp okumak istedi fakat kitap yerine kulaklıklarını çıkartıp taktı. Arka arkaya daha başlamayan müzikleri değiştirip durdu. Tam olarak ruhu ne istiyordu anlayamıyordu. Bir tarafı dört nala koşan bir at diğer tarafı ise bir sobanın sıcaklığını hissetmek isteyen kedi yavrusu gibiydi. Hem istekli hem isteksiz gara giriş yaptı. Yine de, şimdiye kadar olandan farklı sohbetler, farklı insanlar ve farklı bir doğa onu çekiyordu. Bu yolculuk onun hikayesiydi ve son sayfasına kadar kalbiyle aklı arasındaki yola yeni rotalar çizmeye kararlıydı.

 

Trenin kalkmasına dakikalar kala hızlı adımlarla vagondaki yerini buldu. Yanda cama doğru kapalı olan küçük masayı açıp, sayfalarının sararmaya yüz tutmuş olduğu defteri ve kalemini üzerine bıraktı.

Tren hareket etmişti, raylardan gelen ses onu çocukluğuna götürdü. Hemen evlerinin karşı sokağında, tren istasyonu vardı. Sabahtan akşama kadar taşıdıkları insanların koşturmalarından yorulan vagonların durup dinlendiği son istasyon. İçi sıcacık oldu hatırladıklarıyla. Yaşadıkları dönemin en şanslı kuşakları olduklarını düşündü. Şimdiki yıllarda o zamanların özlemini çekeceğimi bilseydim büyümeye direnirdim diyen derin bir nefes göğsünü yokladı. O geçmişin düşünde yolunu kaybetmişken, görevlinin sesi onu ana döndürdü.

-Biletiniz?

Bileti yoktu…

Bileti hisleriydi.

Saçlarının bittiği nokta da düşmekle kalmak arasında olan kasketini çıkartıp, koltuğunun altına gelişi güzel yerleştirdikten sonra “biletiniz” diye tekrarladı, ayaklarına verdiği kuvvetiyle yarı sallanır vaziyette ayakta durmaya çalışan görevli.

Biletinin olmadığını kısık ve mahcup bir tavırla söyledi. Kısa bir sessizlikten sonra ödeme yapabileceğini anlayarak ödemesini yapıp tekrar arkasına yaslandı ve bacaklarının üstünde duran masaya doğru eğilip kalemini eline aldı. Defterden bir sayfa açıp onu bu yolculuğa çıkmaya iten sebepleri düşündü. Şehrin bitmek bilmeyen, gün geçtikçe daha da artan sesi, her biri birbirinin aynı olan günler, insanların bir enkaz gibi üzerine attığı adı dertleşme olan sorunlar, çevresindekileri memnun ve mutlu etme çabası, onun olmadığı her halinden belli ve üzerine tam oturmayan sorumlulukları ve en önemlisi huzur arayışıydı.

 

Kalemin ucunu iki parmağının arasındaki muhabbete dahil edip yazmaya başladı;

 

“Yüzüme geceden kalma hüzün bulaşmış uyandım bu sabah. Ne yaparsam yapayım silemedim o hüznü. Adım attığım her yere bir parça hüzün bırakarak sokağa attım kendimi. Oturdum ıssız bir banka kuşlara anlattım derdimi. Baktım onlara da hüzün bulaşıyor, her kanat çırpışlarında hüzün serpiyorlar yeryüzüne, sustum…”

 

Evinden uzaklaştıkça arkasında bıraktıkları kendini hatırlatmaya başlıyordu. Bir anda içinde büyük bir boşluk hissetti. Duyguları tanımsızdı. Tercih edilen yalnızlıktı mutlu eden, mutsuz eden ise mecburi yalnızlıktı. Sanki mecburi çıkmıştı bu yola, karmaşadan ve aşamadığı sorunlardan kurtulmak adına. Vagonda tekti, fazla sessizdi ortam ve o konuşmaktan, bilgi birikimini paylaşmaktan ve sohbetten büyük keyif alırdı.

 

Bu sessizlik onu daha da yalnızlaştırmıştı. Duyguları daha sert çarpışmaya başladı içinde. Bir tarafı ilk istasyonda inip geriye dönmeyi düşünürken diğer yanı huzur diye bağırıyordu.

İç sesi tartışa dursun o ilk istasyonda inip dönüş bileti için sıraya girmişti bile. İçinde kendine olan kızgınlığı daha da artmıştı, yaşıtları sokak oyunlarındayken o küçük yüreğiyle hayata atılmıştı. Yorulmuştu… Fakat yüreğini göğüs kafesinden uçurmak yerine bir kat daha demir parmaklar örmüştü etrafına. Bir kere daha yola çıkmaya karar vermesi belki de zorlaşmıştı bu dönüşüyle. Yeni güne aynı seslerle uyanmaya, her ay kendini yenileyen sorumluluklara, konusu hiç değişmeyen dost sohbetlerine ve kendisi hariç herkesi sevmek ve mutlu etmek için dönüş trenindeki yerini aldı.

 

Devam edecek…

Neler Söylendi?
itep kursu