Şüheda PARTAL
Milli Eğitim Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Programı Otoritesi işbirliğinde Sektörel Mükemmeliyet Merkezlerinin Kurulması Yoluyla Mesleki ve Teknik Eğitimin Kalitesinin Artırılması Projesi (METEK 3) kapsamında düzenlenen “Mesleki Eğitim Formu” Kemer’in Kiriş Mahallesi’nde bulunan Limak Limra Otel’de başladı.
“Meslekî Eğitimle Açılan Kapı” sloganıyla 2 gün sürecek formun açılışında Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Ali Karagöz, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu İnsani ve Sosyal Kalkınma Bölüm Başkanı Laurent Guırkınger, Avrupa Birliği Mali Yardımlar Dairesi Başkanı Doç. Dr. Ömer Faruk Cantekin, Antalya İl Milli Eğitim Müdürü Salih Kaygusuz, Kemer İlçe Milli Eğitim Müdürü Semra Bekar ve yaklaşık 450 katılımcı yer aldı.
“Türkiye’de Mesleki ve Teknik Eğitimde Başarılar ve Geleceğe Bakış”, “Inovasyon ve Dijitalleşme”, “Mesleki Eğitimde Özel Sektör Kamu İş Birliği”, “Mesleki Eğitimde İstihdam ve Beceriler”, “Mesleki Eğitimde Proje Tabanlı Yaklaşımlar”, “Yeşil İşler ve Mesleki Eğitim”, “Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi”, “Sürdürülebilir Tarım ve Güvenli Gıda İçin Mesleki Eğitim”, “Mesleki ve Teknik Eğitimde Politika Geliştirme ve İyi Uygulamalar”, “Sağlıklı Yaşam için Mesleki Eğitim” başlıklarında panellerin düzenleneceği formda ülke genelindeki okulların öğretmen ve öğrencileri tarafından hazırlanan projelerde sergilendi.
ÖNEMLİ TEHDİTLERDEN BİRİ BECERİ UYUMSUZLUĞUDUR
Formun açılışında konuşan Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Ali Karagöz, meslekî ve teknik eğitim kalitesinin artırılması hedefiyle yürütülen METEK 3 Projesinin, bugüne kadar elde edilen başarıların üst seviyelere çıkarılması adına önemli bir katkı ortaya koyacağını söyledi. Türkye’de, strateji, sistem, iş ve yaşam kültürü, toplumsal duyarlılık ve ihtiyaçlara uygun biçimde yeniliklerin transferini temel aldıklarını belirten Karagöz, “Ülkelerin gelişmesinde ve kalkınmasında önemli bir paya sahip olan reel sektörün temel unsuru; bilgi, beceri ve yetkinliklere sahip nitelikli insan gücüdür. Ulusal kalkınmanın yanı sıra uluslararası rekabet ortamında da geri kalmamak için meslekî ve teknik eğitimi toplumun her kademesinde görünür kılmak ve işgücüne katılacak bireyler açısından da tercih edilirliğini artırmak en önemli görevlerimiz arasındadır. Günümüz dünyasının karşılaştığı ve sonuçları orta vadede görülebilecek önemli tehditlerden biri beceri uyumsuzluğudur. Bu doğrultuda meslekî ve teknik eğitim süreci, ekonomik hedefler ile bireysel ve sektörel ihtiyaçlar etrafında bir mesleğin gerektirdiği yeterliliklere sahip bireyleri yetiştirmelidir” dedi.
ÖĞRENCİLERİMİZİN AHİLİK KÜLTÜRÜYLE YETİŞMESİNİ HEDEFLİYORUZ
Ahilik kültürünün önemine dikkat çeken Karagöz, “Meslekî ve teknik eğitimin geleceğine ışık tutmak için öncelikle ahilik kültürünün özünü hatırlayarak, ülkemizin bu husustaki köklü geçmişine bakmak uygun olacaktır. Çıraklık eğitiminin temeli olan ahilik kültürünün, bir yaşam tarzı ve tarihimizin derinliklerinden gelen millî ahlak olarak bütün meslekî eğitim sürecine yansımasına da özel bir önem verdiğimizi belirtmek istiyorum. Ahilik kültürü temelinde öğrencilerimizin millî, manevi ve meslekî değerlerle donanarak fütüvvet ehli olarak yetişmesini hedefliyoruz” diye konuştu.
ÜLKEMİZİN REKABETÇİ KONUMU DAHA GÜÇLÜDÜR
“Dünya, bugün verimlilik ve sürdürülebilirlik etrafında dijitalleşmenin itici gücüyle “yeşil beceri” ve “yeşil işler” kavramlarını hararetle tartışmaktadır. Küresel etkileşimin artması, üretim piyasalarının uluslararasılaşması ve katlanarak ilerleyen hızlı teknolojik değişim, faydalar getirdiği kadar, yeni tehdit alanlarını da ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde kaynaklar daha kıt; fakat var olan kaynakları daha verimli kullanabilmeye yönelik yöntemlerimiz de mevcuttur. Ekonomik değişimler daha sert, fakat ülkemizin rekabetçi konumu daha güçlüdür. Bu bağlamda “yeşildüşünceyi” tesis etmemiz, yeni beceri çerçevelerini geliştirerek değişimlere uyum sağlamamız ülkemizin menfaati için oldukça kritiktir” diyen Karagöz, sözlerine şöyle devam etti:
TARIM UYGULAMALARINA YÖNELİK İŞBİRLİKLERİ GELİŞTİRECEĞİZ
“Anadolu kültürünün özünde de bugün gündemimizde olan “yeşil düşünce” yaklaşımı mevcuttur. Toplumumuzda köklü bir geçmişe sahip olan meslek erbabı olma iradesinin ve ahilik kültürünün üzerine inşa edilen güçlü yapının, bizleri geleceğe taşımakta önemli bir temel olduğunu düşünüyoruz. Anadolu kültüründe, üretirken de tüketirken de israftan kaçınılır, kullanılan her kaynakta, doğanın her cüzünde dünyadaki bütün mahlûkatın ve gelecek neslin de hakkı olduğu düşüncesine önem verilir. Nitekim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi hanımefendinin himayelerinde hayata geçen “Sıfır Atık Projesi” bu kültürün dünyaya bir yansıması olarak küresel bir karşılık bulmuştur. Burada, “verimlilik” ve “sürdürülebilirlik” kavramlarına bir kez daha dikkat çekmek isterim; sadece enerji sektöründe değil, istisnasız tüm alanlarda bu kavramlar etrafında adımlar atmak zorundayız. Eğitimini tamamlayarak iş hayatına geçen her birey, tasarım aşamasından üretimin her kademesine, nihai tüketiciye ulaşma aşamalarına ve tüketim sonrası oluşan atıkların da doğaya geri dönüşebilirliğine hassasiyet göstererek toplumla bütünleşmeli, bu davranış bütün dünya toplumlarının da ortak kültürü olmalıdır. Tüm bunlar ancak ve ancak iş dünyası ve eğitimin anlamlı biçimde bir araya gelmesi ile istenen sonuçları doğurabilir. Bu nedenle yeni bilgi, beceri ve yetkinliklerin kazandırılmasıyla eğitim politikaları arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Yeni meslekî ve teknik eğitim anlayışı, millî ve yerli olma gayesini daima öne çıkarmalı; etkililik, dijitalleşme, yenilik, uyum, iş birliği ve esneklik yaklaşımlarını benimsemeliyiz. Genel Müdürlük olarak bu bağlamda örnek vermek gerekirse; gelişen elektrikli araç teknolojisine nitelikli insan kaynağı hazırlamak amacıyla ilgili dalların sayılarını artıracak, sağlıklı ve helal gıdaya erişimi sağlamak amacıyla nitelikli ve sürdürülebilir tarım uygulamalarına yönelik işbirlikleri geliştireceğiz.”
KAMU-ÖZEL SEKTÖR İŞ BİRLİĞİ BAŞARILAR İÇİN ÖNEMLİ BİR AŞAMADIR
Ülkemizde kamu ve özel sektör iş birliğinde oldukça başarılı örnekler ortaya çıktığını ifade eden Karagöz, “Birçok ülke, mezunların işgücü piyasasına geçişini kolaylaştırmak için hem eğitim sistemlerinde hem de iş gücü piyasalarında iyileştirmeler yapmaktadır ve meslekî eğitim sistemlerini yapılandırırken işgücü piyasası ile ilişkilerini çeşitli şekillerde kurmaktadırlar. Ülkemiz kamu-özel sektör iş birliğinde oldukça başarılı örnekler ortaya koymaktadır. Bugün kendi uçağımızı üretebilecek seviyeye gelmiş olmamız, belirttiğim üzere geliştirilen işbirliklerin ve atılan kararlı adımların neticesidir. Bu kararlı adımların neticesindeki gelişmelerle elde edilen teknolojik bilgi ve birikim, yeni kazanımların ortaya çıkarılması için büyük bir müjdecidir. Bu örnekten hareketle, kamu-özel sektör iş birliğinin meslekî ve teknik eğitime de uyarlanarak kurgulanması sanayi ve üretimde elde edilen başarılar için önemli bir aşamadır. Eğitim ve işgücü piyasası arasındaki işbirliklerinin geliştirilmesi, hem eğitim süreçlerinin iyileştirilmesine katkı sağlamakta hem de sektörlerin rekabet edebilirliğini artırmaktadır. Bizler de bu gelişmelere cevap verebilmek için sürekli yeni yollar inşa etmekte ve değişimleri eğitim sistemimize yansıtmaktayız. Bu doğrultuda alan ve dalların sektörel kümelenmelere uygun olarak ihtisaslaşmasını sağlayacağız” dedi.
SEKTÖRÜN EĞİTİMDEKİ DEĞİŞİMLERE UYUM SAĞLAMASI GEREKİYOR
Özel sektörün ve sosyal ortakların aktif katılımına dikkat çeken Karagöz, “Eğitim ve öğretim dinamik bir özellik göstermelidir. İş dünyasındaki değişimler; eğitimin içeriğinde, öğrenme-öğretme stratejilerinde, araç ve gereçlerde, öğretim programlarında ve öğretmen yeterliklerinde güçlendirmeler yapılmasını gerektirmektedir. Fakat sektörün de eğitimdeki değişimlere uyum sağlaması gerekmektedir. Bu iki taraflı katkının elzem olduğu süreçte, sektör çalışanlarının meslekî becerilerini, meslek etiği ve iş pedagojisi yetkinliklerini güncellemek amacıyla sektöre yönelik eğitim programları düzenlemeyi ve iş birliklerini geliştirmeyi hedefliyoruz. Özel sektörün ve sosyal ortakların aktif katılımına tekrar dikkat çekmek isterim. İstihdam çevresinde görev yapan kamu paydaşlarımızın yanında yükseköğretim ve iş dünyası temsilcilerinin de eğitim-öğretimin kabuk değiştirmesi için verecekleri katkılar, meslekî ve teknik eğitim sistemimizin gücüne güç katacaktır” diye konuştu.
EĞİTİM SİSTEMİ YERLİLİK VE MİLLÎLİK ANLAYIŞINA UYGUN OLARAK ŞEKİLLENMELİ
Yerlilik ve millîlik anlayışına uygun olarak eğitim sisteminin şekillenmesi gerektiğinin altını çizen Karagöz, “Ulusal ve uluslararası alanda tanınan, güvenilirliği yüksek, ulusal ve uluslararası hareketlilik sağlayan bir meslekî ve teknik eğitim stratejik derecede önemlidir. Ulusal ihtiyaçların yanında tarihî ve kültürel bağlarımızın olduğu ülke ve topluluklara yönelik çalışmalarımız da bu yönde bizlere değerli bir güç katmaktadır. Bu sebeple, yerlilik ve millîlik anlayışına uygun olarak eğitimimizin şekillenmesinin yanında uluslararasılaşmasını da hesaba katmamız gerektiğinin altını çizmek isterim. Meslekî ve teknik eğitim alanında elde edilen tecrübemizi, dost ve kardeş ülkelerle paylaşmanın önemli görevlerimiz arasında olduğunu düşünüyoruz” dedi.
HERKESİN BİR MESLEĞİ OLMALI
Türkiye Yüzyılı hedefine ulaşabilmek için ülke olarak önceliği eğitime tanıdıklarını ve bu doğrultuda en büyük yatırımlarını da eğitime yaptıklarını ifade eden Karagöz, Ülkemizin son 20 yıl boyunca eğitimde çok önemli ilerlemeler kaydetmiş ve geleceğe yönelik önemli adımlar atmış olduğu gerçeği aşikârdır. Bu süreçte bütün çocuklarımız için bir seferberlik ruhuyla sürdürülen çalışmaların, ülkemizin gururu ve markası olarak gördüğümüz pek çok kurum ve kuruluşla gerçekleştirilen sayısız işbirliği faaliyetinin en güzel sonuçlarından biri de meslekî ve teknik eğitim alanında kalitenin ve teknolojiye uyum düzeyinin sürekli şekilde artıyor olmasıdır. Bu alanda eğitim almak isteyen her bireyin erişebileceği ve belge alabileceği eğitim imkânlarını daha da geliştireceğiz. Biz, “herkesin bir mesleği olmalı” diyerek meslekî ve teknik eğitimi daha da tabana yaymak istiyoruz. Ayrıca, bireylerin daha geniş becerilerle istihdama geçmesini sağlamak amacıyla mesleklerin, küçük görevlere bölünmeden eğitim sürecinin sürdürülmesini hedefliyoruz” şeklinde konuştu.
“ARA ELEMAN” İFADESİNİ DOĞRU BULMUYORUZ
“Ara eleman” ifadesini doğru bulmadıklarına dikkat çeken Karagöz, “Mesleki ve teknik öğretim kurumlarını tamamlayarak iş hayatına atılan her bireyin, eğitimlerinin sonucu olarak elde ettikleri ve kanunlarla tanımlanmış unvanları ve konumları bulunmaktadır. Bu nedenle bu eğitimli insan kaynağımızı ifade ederken onlara “ara eleman” ifadesi kullanılmasını doğru bulmuyoruz. Eğitimini tamamlayan bu mezunlarımız eğitim düzeyleri ve okul türüne göre kalfa, usta ya da teknisyen unvanlarına haiz olarak işlerini icra etmektedirler. METEK 3 Projesinin de burada bizlere değerli bir katkı sunduğunun farkındayız. 3 bin öğretmenin 10 gün süreyle işbaşında eğitim faaliyetinin yanında, yaklaşık 10 bin kişi için çeşitli konularda bilgi ve beceri kazandırmaya yönelik eğitim ve farkındalık faaliyetleriyle meslekî gelişimi merkeze alan projede, kamu-özel sektör iş birliğinin etkili kullanımının önemini bir kez daha görüyoruz. Proje tabanlı çalışmaları, mevcut kazanımları daha da güçlendirmek için önemli bir araç olarak değerlendirmekteyiz. Burada sözü gelmişken, meslekî ve teknik eğitimin güçlenmesi için sorumluluk alan tüm paydaşlarımıza ve görev yapan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür etmek isterim” dedi.
CANTEKİN: 830 MİLYON EURO’LUK 1162 PROJEYİ HAYATA GEÇİRDİK
Avrupa Birliği Mali Yardımlar Dairesi Başkanı Doç.Dr. Ömer Faruk Cantekin ise, Başkanlık olarak ülkemiz ve Avrupa Birliği arasındaki mali iş birliği kapsamında 2007 yılından bu yana uygulanan operasyonel programlar ile 830 milyon Avroluk 1162 projeyi hayata geçirdikleri ve böylelikle 1 milyon 100 bini aşkın vatandaşın hayatında farkındalık yarattıklarını söyledi.
Söz konusu programlarla 33 bini aşan dezavantajlı vatandaşın, başta kamu istihdam hizmetleri olmak üzere çeşitli mesleki eğitim hakkında danışmanlık ve rehabilitasyon hizmetlerinden faydalandığını belirten Doç.Dr. Cantekin, yaklaşık 40 bin vatandaşın işe yerleştirildiğini, 4 bin 500'e aşkın vatandaşın da kendi işini kurduğunu ifade etti.
53 BİN KADIN İŞGÜCÜNE KATILIM SAĞLADI
Çocuk bakım hizmetleri konusunda mali olarak desteklenen 23 bin annenin çalışma hayatına devam etmelerine, 53 bini kadın olmak üzere yaklaşık 70 bin vatandaşın da işgücü piyasasına katılması sağlandığına dikkat çeken Doç.Dr. Cantekin, “21 bini aşan kadın işverenimize mali destek verilmiştir. Diğer taraftan özellikle madencilik sektöründeki iş sağlığı ve güvenliği koşullarını iyileştirmek üzere 10 binden fazla işçimize sağlık gözetimi hizmetleri ile binlerce işverene eğitimler verilmiştir. Mesleki yeterlilikler alanında 200'den fazla meslek standardı ve yeterlilik hazırlanmış 37 adet sınav ve belgelendirme merkezi kurulmuş 200 belgelendirme kuruluşu desteklenmiş ve 144 bin kişinin belgelendirme masrafı karşılanmıştır. Ayrıca özel eğitim mesleki eğitim ve erken çocukluk eğitim hizmetlerinin kalitesini arttırılması ve çocuk işçiliğinin önlenmesi alanlarında 13 binden fazla öğretmene eğitimler verilmiş ve binlerce okulumuz yeni ekipman ve malzemelerle donatılmış ve çoğunluğu kızlarımız olmak üzere 43 bin çocuğumuz eğitime ve özellikle ortaöğretime erişim sağlamıştır” dedi.
TÜRKİYE’DE ESKİ TÜRKİYE DEĞİLDİR
Bilgi temelli toplum ve güçlü bir ekonomi için mesleki eğitim kilit bir öneme sahip olduğunu bildiren Doç.Dr. Cantekin, “İyi işleyen bir mesleki eğitim sistemi genç nüfusa fırsatlar tanıyan nitelikli bir işgücü piyasasının sağlanmasında da önemli bir etkendir. Dünya eski dünya olmadığı gibi Türkiye’de eski Türkiye değildir. Bugün Türk pasaportuyla gezdiğimiz pek çok ülkede yüksek bir prestiji temsil etmekteyiz. Genç İstihdamı hem psikolojik yeni oluşum halini destekleyen bir olgu hem sosyal uyuma ciddi katkı sağlayan bir olgu hem de ekonomik kalkınma anlamlarına gelmektedir. Güçlü bir mesleki ve teknik eğitimin temelleri kamu, özel sektör, üniversite ve sendika iş birliği modeli ile mümkündür. Türkiye’miz bölgesel olarak asgari ve ekonomik bir güç haline gelmiştir. Pek çok başkentte bizi yakından takip etmektedir. Bütün bunlar bizi genç istihdam alanında sorumluluğumuzu bir kat daha arttırmıştır. Eğer Cumhuriyeti bir binaya benzetecek olursak her bir proje bu binanın bir tuğlasını temsil etmektedir. Cumhuriyetimizi ve Türkiye Yüzyılını kutlamanın en güzel yolu projelerle hayata katkı sunmaktır” diye konuştu.
KAYGUSUZ: GENÇ NÜFUSUMUZLA ÇOK GÜÇLÜ BİR ÜLKEYİZ
Antalya İl Milli Eğitim Müdürü Salih Kaygusuz da, Türkiye’nin genç nüfusuyla çok güçlü bir ülke olduğunu belirterek, “Bu nedenle gençlerimizin kendini ifade edebilecekleri alanlarda eğitim almaları, el becerisi ve alın terini bilgiyle geliştirebilmelerinin önemini biliyoruz. Tüm eğitim birimlerimizde olduğu gibi mesleki ve teknik eğitimde ulaşılabilirlik ve donanımlı yatırıma çok özen gösteriyoruz ve özellikle Avrupa Birliği destekli projelerle üretimin yanında öğrencilerimizin dünyaya açılan pencereyi de genişletmeyi hedefliyoruz. Bu nedenle Avrupa Birliği projeler için de büyük bir önem taşır. Türkiye Yüzyılının aydınlık yarınları için meslek liselerimizin öğretmen ve üretken öğrencilerine çok güvendiğimizi ifade etmek istiyorum” dedi.