Biz Aşçılar...

Ali Rıza DÖLKELEŞ

13-03-2023 22:32

TURİZM VE GASTRONOMİ ÜZERİNE

Biz aşçılar

Baş Aktörler”
İlk çağlardan beri Aşçılık ve Aşçılar sevilmiş ve her zaman takdir görmüştür. Ateşin bulunması ile başlayan aşçılık otçul olan ilk çağlardaki insanlarda av hayvanlarının özellikle çevirme yolu ile pişirmesi ile başlamıştır. Buradan da yola çıktığımızda ilk pişirme tekniğinde korlu ateşte çevirme olmuştur. O zamanlarda kabilelerde bu işlemi en iyi yapan kişi sorumlu tutulmuş her zaman bu kişi ve kişiler pişirme görevini üstlenmişlerdir. Yani kabilenin aşçısı olmuşlardır.

Literatür de Aşçılığın tam olarak açıklaması anlamı, besinlerin farklı yöntemlerle yemeye hazır duruma getirilmesine denir. Bu işlem Aşçılık olarak bilinir. Aşçılığın en temel yöntemi ham maddeleri bir birine katarak yâda bire bir uygulama ile farklı işlemler ve teknikler ile pişirmedir. İyi aşçıda buradan çıkmaktadır, yani araştırmacı, yenilikçi, yaptığı işi seven, mutlu olan kişiler bakıldığında iyi aşçı konumda hep sivrilmiş bulunduğu bölgede adını duyurmuştur.

Aşçılık sanatı geçmiş yüzyıllardan beri önemli olmuş ve hep el üstünde tutulmuştur. Atalarımız boşuna dememişlerdir ‘’kalbe giden yol mideden geçer, can boğazdan gelir’’kolay iş değildir natürel ürünü tek tek işleyerek her gün ayrı bir lezzet ayrı bir sunum yaratarak gönülleri fethetmek.

Bunu yapmak için aşçılıkta hisler ve duygular güçlü olmak zorunda; bu olmadığı takdirde yemek yapamaz üretemezsiniz. Yapsanız bile o lezzeti ve sunumu veremediğiniz takdirde beğenilmeyecek tam tersine bir o kadar da tepki görecektir. Aşçılıkta öyledir, mutfak kokusunu sindiremiyorsanız, işlediğiniz ürünün farkına varamıyorsanız üretken olamaz, yerinde sayar sıradan biri olursunuz.

Yemeğin lezzeti ve sunumunu vermeniz için aynı müzisyenlerin ilham beklemesi gibi aşçının da kafası rahat, huzurlu ve mutlu olmalı o zaman en iyi şekilde kafasındaki o güzellikleri ve renk cümbüşünü tabağına yansıtacaktır. Aksi takdirde standardın dışına çıkamayacak tek düzelikten kurtulamayacaktır.

Etrafımıza baktığımız zaman aşçıları sevmeyen yoktur. Her kesin sevdiği memnun olduğu bir aşçısı vardır. Devlet büyüklerinden, memuruna, özel şirketlerden, emniyet teşkilatına, hatta ve hatta şahsen bizim bile vardır devamlı gittiğimiz bir restoran onun haricinde başka bir restorana gitmeyiz yemeğini beğendiğimiz yer orasıdır, mutlu olduğumuz keyif aldığımız yer. Yaşamımız boyunca etrafımıza bu göz ile baktığımız zaman aşçılar nasıl sevilmesin?

Tabii ki burada sevilmekteki en büyük unsur ise bahsettiğimiz gibi en iyi şekilde kafamızdaki ve ruhumuzdaki o güzelliği tabağımıza yansıtmak. Bunu yaptığımız takdirde bizi sevmeyen olmayacaktır.

 

“Ben Şefim, Ne Mutlu Bana”

 

Yıldızlı Tesisler peş peşe açıldı ve açılıyor Akdeniz bandında ve Türkiye genelinde; peki bu yıldızlı tesislerde çalışacak yıldızlı şefler var mı?

Benim görüşüm var ama ne yazık ki bu yıldızlı şefler gözükmüyor nedenini soracak olursanız o kadar çok amaçsız, hedefsiz, kendinden sonra gelecek gençleri düşünmeyen, yerinde sayan şefler var ki bahsettiğimiz aranan şefler gözükmüyor.

 

Bu yerinde sayan “Ben şefim, geleceğim en son noktaya geldim, bundan sonrası yok” saplantısında olan, şefleredir bu sitemim. Arkadaşlar Türk Mutfağını ve Türk Mutfak Şeflerini Avrupa normlarına çıkartacak isek kabuğumuzu kırıp açılan yeni tesislerde gözlemlediğimiz değişimi biz kendimizde de yapmalıyız.

 

Eski tapulardan kurtulmalıyız. Mutfağımızda değişim yapmalıyız. “Ben bunu böyle gördüm ustamdan mutfakta bu giyilmez, bu konulmaz, bu renk olmaz ‘’ saplantılarını bırakmamız gerekir.

Yeni nesil çok iyi geldiğini okullu geldiğini unutmayalım, ben yapacağımı yaptım bizden geçmiş felsefesini bırakalım.

Bu davranışlar tarzlar Avrupalı Şeflerde olmadığını devamlı kendilerini yenilediklerini, çağa ayak uydurduklarını buradan hatırlatmak isterim.

 

Şunu unutmayalım hayat dediğimiz en değerli hazinemiz bizim ona verebildiğimiz kadardır. Aynı yankı gibi ne verir isek onu alırız. Ne olur, Şefler olarak yerimizde saymayalım devamlı bir hedefimiz bir amacımız olsun ve bunu da yetiştirdiğimiz çıraklarımıza öğrencilerimize aşılayalım.

 

Şu ilkeden vazgeçmemek gerekir ‘’dayanışma destek, eğitim, çağdaşlık’’ bunu yaptığımızda önümüz devamlı açık olacaktır.

 

‘’ Yanlış Anlamak İçin Tetikte Bekleyene, Doğruyu Anlatamazsın..’’

DİĞER YAZILARI İnsan Hayatındaki En Önemli Eylem YEMEK… 01-01-1970 03:00 “Mutfakta Pişirici Sorunları” 01-01-1970 03:00 “Ben Şefim, Ne Mutlu Bana” 01-01-1970 03:00 Klişeleşmiş tabaklar 01-01-1970 03:00 Bu aşçı sırlarını paylaşıyor 01-01-1970 03:00 Başarılı olmak… 01-01-1970 03:00 Mutfak Sanatı ve Ahlakı 01-01-1970 03:00 SLOW FOOD 01-01-1970 03:00 Bilgi Paylaşıldıkça Büyür… 01-01-1970 03:00 Aşçılar nereye koşuyor? 01-01-1970 03:00 Turizm ve Gastronomi üzerine… 01-01-1970 03:00 Şefte aranan özellikler… 01-01-1970 03:00