Muhtemelen daha önce şöyle bir cümle kurmuş veya duymuş olmalısınız; ‘’Son zamanlarda günler çok çabuk geçmeye başladı, eskiden böyle değildi.’’ veya ‘’Bu hafta nasıl geçti, hiç anlayamadım.’’ Peki zaman, gerçekte Görelilik Teorisi’ne meydan okuyacak derecede göreli hale mi geldi; yoksa bizlerin zaman algısı mı değişti? Ama durun konumuz fiziksel zaman genişlemesi değil. Zamanın farklı aktığını deneyimlemek istiyorsanız kendinizi ışık hızına çıkartmanıza da gerek yok. Eğer yaş alıyorsanız, sizin için zaman hızlanıyor demektir. Dolayısıyla zamanın tek bir davranışı vardır; durmadan akar, depolanamaz, toplanamaz ve tek yapabileceğimiz sahip olduğumuz zamanı en iyi şekilde değerlendirmektir.
Bizler kendimizi avutmayı, geliştirmeyi, canlandırmayı bilmiyoruz. Bunun böyle olduğunu pandemi'nin başlangıcından bu yana, yani kontrollü karantina döneminde yakından tecrübe ettik. Öyle ki, kendini avutabilmenin bir tür nefis terbiyesi olduğunu düşünüyorum. Saniye saniye akıyor gözlerimizin önünde hayat, peki var mı daha önemli bir şey zamandan? İşler mi? Sorumluluklar mı? yoksa basit hazlar mı ? Kaybettiğimiz ya da kaçırdığımız şeyleri çoğu zaman tekrardan elde etme şansımız bile olmuyor. Bu yüzden zaman en korkutucu cellatlardan biri.
HAYATIN PROSPEKTÜSÜ
Sağlık ve enerji dolu zamanlarında hayatı kaçırma. Peşinden hızla koşmana da gerek yok. Çünkü zaman su gibi akıyor ve gündelik telaşlar denizinde dalgalarla boğuşurken çoğumuz bunun farkına bile varamıyoruz. Tabuların arkasına gizlenip küçük komplekslerle karşımıza çıkan mutlulukları elimizin tersiyle itip iyi gelecek olanları da kaybediyoruz. Öyle ki; hayatı kaçırmamak için bir farkındalık yaratmak gerekiyor. Bizi boyunduruk altında tutan; kader değilmiş, nasip olmadı ya da sen bana erken ben sana geç kaldım kaderciliğinden kurtulup kazandığımız farkındalıkla hayatımızı istediğimiz gibi karşımıza çıkan mutluluklarla yaşanılabilir olduğunu göreceğiz.
Bu son noktada, kurban psikolojisi ile yaşayıp hayatı kaçırmak fazlasıyla yaş aldıktan sonra bolca keşkeler ile baş başa bırakır seni. Hayatın prospektüsünde de yazar, başkaları için yorgunlukların arttığında kaçırdığın her an pişmanlıktır. Ve şairin de dediği gibi; “Hayat dediğin yaşayabildiğin kadar güzeldir.”