14 Eylül 2024 Cumartesi günü Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in doğum yıldönümünü idrak edeceğiz. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum yıldönümünü içine alan hafta çeşitli etkinliklerle Mevlid-i Nebi Haftası olarak kutlanacaktır. Diyanet İşleri Başkanlığımız, hafta münasebetiyle her yıl ana bir tema belirlemekte ve bu tema çerçevesinde Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in örnek şahsiyeti toplumumuzun tüm kesimlerine anlatılmaya çalışılmaktadır. 2024 yılı Mevlid-i Nebi Haftasının ana teması “Peygamberimiz (s.a.v.) ve Şahsiyet İnşası” olarak belirlenmiştir.
Yüce Rabbimiz, insanı en güzel şekilde yaratmış; onu akıl ve irade ile donatmış, iman-küfür, iyi-kötü, güzel-çirkin, itaat-isyan arasında yapacağı tercihleriyle dünya hayatında imtihana tabi tutmuştur. İnsanoğlu, Yaratıcısına nasıl kul olacağını, O’na nasıl ibadet edeceğini, çevresiyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergileyeceğini ve ebedi hayata nasıl hazırlanacağını, vahiy ve vahyin hayata yansıyan hali olan Peygamberler vasıtasıyla öğrenmiştir. İnsan, hayatın anlamına ve gayesine, varlığın başlangıcına ve sonuna, bilginin kaynağına ve sıhhatine dair tüm sorularına en doğru cevapları ancak vahyi ve sünneti referans alarak bulacaktır.
Şahsiyet, kişiyi tanımlayan, hem doğuştan hem de sonradan kazanılan yetenekleri ihtiva eden, insanın benliğine ait ruhsal ve manevi özelliklerin tamamını ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in “Her doğan fıtrat üzere doğar, sonra annesi babası onu Yahudi yahut Hristiyan veya Mecusi yapar” (Müslim, Kader, 22) hadis-i şerifi kişinin şahsiyetinin oluşumunda ailenin, eğitimin ve çevrenin ne denli önemli olduğuna dikkatleri çekmektedir.
Peygamberler halkasının sonuncusu Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de yeryüzünün halifesi olarak yaratılan insana, varlık gayesini hatırlatmak ve şahsiyetini en mükemmel şekilde oluşturmasına rehberlik etmek üzere görevlendirilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) cahiliye ortamının ürettiği; fıtrata aykırı tutum ve davranışlar sebebiyle karanlıklar, buhranlar ve çatışmalar içinde kalmış insanlığı, Kur’an ve Sünnet rehberliğinde aydınlığa, huzura ve barışa kavuşturmuştur. Karanlıklar içerisinde yolunu şaşıran cahiliye toplumundan kıyamete kadar yeryüzündeki tüm insanlara örneklik teşkil edecek Asr-ı Saadet (Mutluluk Çağı) neslini oluşturmuştur. Bu sebeple şahsiyet, kimlik ve kulluk şuurunun oluşmasında hiç şüphesiz Resul-ü Ekrem (s.a.v.) en güzel örnektir. Bu hakikat bizlere Yüce Allah tarafından Kur’an-ı Kerim’de şöyle bildirilmektedir: “Andolsun, Allah’ın Resul’ünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 33/21)
Allah’a iman edip O’nun rızasını kazanmak isteyen, ahirette lütfedeceği emsalsiz nimetlere mazhar olmayı uman ve daima Allah’ın sevgisiyle yaşamak isteyen insanlar için eşsiz örnek, O’nun sevgili kulu, elçisi, rahmeti, şahidi, müjdecisi, davetçisi, ışığı olan Hz. Muhammed Mustafa’dır.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in öğretileri, bir bölgeye, bir çağa, bir mekana, bir kavme ait değildir. O’nun eşsiz örnekliği yaşadığı çağdaki ve kıyamete kadar yeryüzünde yaşayacak tüm Mü’minler için geçerlidir. Herkesin ve her çağın ihtiyacı O’ndadır. Dolayısıyla hangi çağda olursa olsun, hangi bölgede yaşarsa yaşasın, gelişmişlik seviyesi ne olursa olsun insanlığın yegane kurtuluşu ve huzurlu bir toplumun inşası Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatını örnek almaktan geçmektedir.
Şahsiyet inşasında en temel faktör imandır. İman, Müslümanın şahsiyetini oluşturan, ona kimlik kazandıran, hem dünyasını hem de ahiretini huzurlu kılan büyük bir nimettir. İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy, Müslümanın kalbindeki imanın değerini bir mısrasında şöyle ifade etmiştir: “İmandır o cevher ki, İlahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür.” Müslüman, imanının ibadetlerle ve güzel ahlakla kemale ereceğini ve hayat bulacağını bilir. Müslüman, Allah’a gönülden inanan, Resulü’nün sünnetine bağlı, ihlasla ibadet eden, sorumluluk sahibi bir insandır. O, fıtratındaki potansiyeli koruyup daima geliştiren şahsiyet sahibi bir insandır.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (s.a.v.), insanlar arasında ayrım yapmayan, herkese selam veren, ilim ehline destek olan, komşu ilişkilerinde çok hassas davranan, ayıpları yüze vurmayan, temizliğe önem veren, çocukları çok seven, yeri geldiğinde onlarla şakalaşan, her zaman hayrı ve iyiliği tavsiye eden, misafire ikramı seven, cömert, güler yüzlü, yoksulların sahibi, düşkünlerin kanadı, dostlarını ihmal etmeyen, hatırlarını soran, vefalı, sözüne sadık, merhametli, affedici, iyi bir eş, şefkatli bir baba, iyi bir dost, kırıcı söz söylemeyen, kimseyle çekişmeyen, mütevazi, adaletli, çalışkan, sorumluluk sahibi, duyarlı bir peygamber ve aynı zamanda bir insan olan, dosdoğru olan, lüksten, şatafattan ve israftan uzak sade yaşayan bir kul ve elçi idi.
Müslümanlar olarak son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’e layık bir ümmet olmak istiyorsak çalışmak ve çabalamak zorundayız. Hepimiz Müslüman şahsiyetinin bir gereği olarak iman nuruyla kalbimizi aydınlatmalı, Peygamberimiz (s.a.v.)’in örnek ahlakıyla ahlaklanmalıyız. Hz. Muhammed (s.a.v.)’i sevmek ve O’nu örnek almak demek; güvenilir, affedici, merhametli, hoşgörülü, sözünde duran, cömert, alçakgönüllü, çalışkan, dosdoğru, adil, şükreden, itaatkar bir kul olmak demektir. Yüce Allah, bizleri böyle şahsiyet sahibi Müslümanlar olarak hayatımızın sonuna kadar Kur’an’ın ve Sünnet’in aydınlık yolundan bir an olsun ayırmasın. Bu vesileyle Mevlid-i Nebi Haftanızı tebrik ediyor, Filistin’li/Gazze’li, Doğu Türkistan’lı kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm mazlum ve mağdur coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimizin kurtuluşuna vesile kılmasını Yüce Allah’tan can-ı gönülden niyaz ediyorum.