Ne tam eskilere aitiz, ne de bugünün kaygısız dijital dünyasına. Arada kalmış bir nesiliz. Mahallede misket oynayıp akşam ezanıyla eve döndüğümüzü hatırlıyoruz; ama aynı zamanda internet kafelerde MSN’de çevrim içi olmanın heyecanını da. Walkman’den müzik dinledik, sonra MP3 çalara geçtik. Şimdi her şey avucumuzda ama ruhumuz hâlâ o eski sokaklarda.
Biz, mektup yazmanın anlamını bilen son kuşağız belki. Bir zarfın içine kalbimizi sığdırıp postaneye gittiğimiz zamanları unutmadık. Ama artık yazdıklarımızı anlık mesajlarla yolluyoruz, içinde o eski heyecan olmadan.
Lale Devri çocuklarıyız biz…
Radyoda sevdiğimiz şarkı çalınca sessizce hayal kuran, televizyonda ailece dizi izleyen, komşunun ziline basıp kaçan, ama büyüklerine hürmeti hiç unutmayan.
Bir yandan teknolojinin hızına ayak uydurduk, diğer yandan içimizde hâlâ tül perde arkasından hayallere dalan o eski çocuk var. Ne tam dijitaliz, ne de tamamen analog. Ruhumuz nostaljiyle geleceğin arasında sıkışmış bir köprü gibi.
Lale Devri çocuklarıyız biz…
Zamanın tam ortasında, iki çağın arasında bir yerde kaldık. Ve belki de en büyük servetimiz, bu iki dünyayı da tanıyor olmak. Hem geçmişin kıymetini bilip hem geleceğe umutla bakmak… Hem yarım kalan bayram sabahlarının heyecanını özleyip hem çocuklarımıza yeni bayramlar armağan etme çabasında olmak…
İçimizde hâlâ çocukluğumuzun sesi çınlıyor. Hâlâ gökyüzüne baktığımızda, uçurtma görmek istiyoruz.
Ve belki de bu yüzden, ne kadar büyürsek büyüyelim, içimizde hep o eski dünya yaşasın istiyoruz.
Ve şimdi büyüdük biz…
Lale Devri’nin çocukları, hayatın ciddi masasına oturdu. Kimimiz anne-baba olduk, kimimiz hâlâ çocuk kalmaya direniyoruz. Bir zamanlar sobalı evlerde uyanan bizler, bugün akıllı evlerin içinde bile hâlâ içimizi ısıtacak o eski sıcaklığı arıyoruz.
Dünyamız değişti; insanlar aceleci, ilişkiler yüzeysel, sokaklar sessiz, dostluklar kırılgan… Ama biz o eski dünyanın kalbinde büyüyen çocuklarız. Sırf bu yüzden hâlâ bir tebessümle selam veriyoruz tanıdığımıza, biri üşümesin diye ceketimizi çıkarıp veriyoruz, düşen birini gördüğümüzde el uzatmadan geçemiyoruz. Çünkü bize böyle öğrettiler. Çünkü biz böyle sevdik hayatı.
Bugün elimizdeki hiçbir teknoloji, o günlerdeki bir dost gülüşünün yerini tutmuyor. Hiçbir uygulama, mahalle arkadaşlarımızla kurduğumuz hayal dünyasının tadını vermiyor. O günlerde kurduğumuz sevgi dolu bağlar, belki de hayatımız boyunca kurabileceğimiz en gerçek, en saf ilişkilerdi.
Çünkü biz…
Lale Devri’nin son güzel çocuklarıyız.
Ve ne olursa olsun, o devrin nahifliğini kalbimizde taşımaya yeminliyiz.
Kırılgan ama güçlü, yorgun ama umutlu, biraz yalnız ama hâlâ kalabalık…
Çünkü biz Lale Devri çocuklarıyız.
Ve bizden sonra bir daha kimse öyle çocuklar olamayacak.