Tarihlerin, rakamların şifrelenerek bir şeyler ifade ettiği yönündeki komplo teorileri ile değerlendirilen 2020 yılı “Kötülüğün harekete geçtiği yıl” olarak nitelendirilmişti.
Geçen senenin ilk yazısında da bu işaretin karamsarlığını ele almış, “Umarım böyle olmaz ama teorisyenlerin, müneccimlerin ve astrologların hatta tarihe bakarak gelecekle ilgili tahmin yürütenlerin ifadeleri 2020’yi kötülüğün başlangıcı olarak görüyor” minvalinde cümleler kurmuştum.
2020 yalnızca kötü geçmeyecek, kötülüklerin başlangıcı olacak iddiaları ruhsal anlamda elbette son derece sıkıntılı bir ifade.
Zira 2021’i de bağlıyor!
Hatta başlangıçtan gelişmeye doğru yöneliş olarak ifade ediliyor!
Umarım 2020 için gerçekleşen tahminler 2021’de tutmaz…
Ama bu umut arama iklimi de bizde “2021’yi sıkıntısız atlatırız” saflığında bir yaklaşıma da itmemeli.
Tasarrufun, tasarruf anlayışının ziyadesi ile hakim olması gerektiği bir dönemin içerisindeyiz.
Zira tüm stratejistlerin yine ortak kanaati 2020 ile aynı!
Kimi “deja vu” olacak diyor,
Kimi, “Bir başlangıçtı daha kötüsü olacak” diyor.
Ama hiçbiri “Daha iyi bir yıl olacak” diyemiyor!
Yalnızca ülkemiz adına değil, tüm dünya adına yine sıkıntılı bir yıla giriyoruz.
Peki turizm sektörü için neler konuşuluyor;
Özellikle uluslararası yayınlardaki ekonomi makalelerini biraz karıştırdığınızda,
Uluslararası taşımacılık sektörünün çok ağır koşullar altında kalacağının altı çiziliyor.
Havayolu taşımacılığının daha küçük taşımacılık hatta özel jet gezintileri ile sınırlı kalabileceği ifade ediliyor.
Turizm sektörünün daha da küçüleceğinden bahsediliyor.
Yine daha butik çalışan işletmeler adına bir hareketlenme olabileceği söyleniyor.
Aslında turizm sektörü bu yeni düzenle birlikte mas turizm anlayışından çıkacak.
Her şey dahil mantığı yakın gelecekte tamamen ortadan kalkacak.
Sektör tamamen farklı bir noktaya evrilmek zorunda kalacak.
Kemer’i de çevreleyen dev beton binalardaki turizm anlayışı değişmek durumunda kalacak.
Değişime ayak uydurmak adına yatırım yapabilecek durumdaki işletmeler ayakta dururken, evrilemeyen ve aynı anlayışla devam etmekte direnen işletmeleri zor bir dönem bekleyecek.
Ben tüm bu olumsuz öngörülere rağmen, Türkiye’nin önümüzdeki süreci daha az yara ile atlatabileceğini düşünenlerdenim.
Türkiye’nin gelecek vizyonu (bu da stratejistlerin genel kanaatidir) daha aydınlık görünüyor!
Türkiye yakın gelecekte bölgenin en güçlü devletlerinden biri haline gelecek.
Genel kanaat emin olun hemen her farklı kesimin ortak paydası olarak böyle ifade ediliyor.
***
Yeni yıl klasiği olacak ama “Umut garibin ekmeği” umudu elden bırakmamak, umutsuzluğa sarılmamak lazım!
Adımlarımızı çok daha dikkatli, ölçüp biçerek atmamız gereken bir dönem daha karşılayacak bizi.
Kendinizi mümkün olduğu kadar korumaya alın!
Kalabalıklardan kaçınmaya çalışın…
Mümkün olduğu ölçüde spor yapın!
Vücut direncinizi artıracak yiyecek ve içeceklere yöneliminizi arttırın!
Bu anlamda sizi dirençli kılacağı iddia edilen kimyasal maddele saçmalıklarına inanmayın!
En nihayetinde kimyasal madde kimyasal maddedir.
Verdiği kadar alır!
Hatta çoğu zaman fazlasını alır!
Hepimize sağlıklı, huzurlu ve bereketli bir yıl diliyorum…
Sözün bittiği yer
Mutluluğu en çok vücut sağlığı ile ifade edebilirsiniz…